Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları
Filmin Konusu:
Hobbit üçlemesinin ilk filmi olan Hobbit: Beklenmedik Yolculuk’un devam filmi olan yapımda Shire’lı Hobbit Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan’ı ve beraberindeki 12 cüce ile çıktığı yolculuğu doğuya, Kuytuorman’a doğru sürdürmektedir. Ejderha Smaug’un yıllardır hüküm sürdüğü Yalnız Dağ’a ve kayıp Erebor Cüce Krallığı’na ulaşmak için atıldıkları macerada başlarına yine akıl almaz belalar gelecektir. Ormanın girişinde Büyücü Gandalf’tan ayrılmak zorunda kalan ekip, dev Örümcek sürünün ağlarından kurtulduklarını sanarlarken, savaşı orman elflerinin esiri olurlar. Bu arada güçleri her geçen gün artan Azog ‘un liderliğindeki Ork’lar da, güvenli gibi görünen Elf krallığında dahi, cücelerin bir an olsun peşlerini bırakmazlar. Hem hayatta kalma savaşı veren hem de Göl kasabasına, ardından da Yalnız Dağ’a ilerlemeye çalışan cüceler ve Bilbo’yu bekleyen esas ve en zorlu düşman ise şüphesiz ki ateşlerin efendisi Ejderha Smaug’dur. Altınları altında sürdürdüğü derin uykusundan uyanan Smaug’u alt etmek ve Arkantaşı’na ulaşmak mümkün olacak mıdır?Peter Jackson’ın yönetmenliğindeki filmin uyarlama senaryosu ise Jackson’ın yanı sıra yine Fran Walsh, Philippa Boyens ve Guillermo del Toro’dan oluşan ekibe emanet. Martin Freeman (Hobbit Bilbo Baggins), Ian McKellen (Gandalf), Richard Armitage (Thorin Meşekalkan), Aidan Turner (Kili), Sylvester McCoy (Radagast), Peter Hambleton (Gloin) gibi oyuncular yine karşımıza çıkarken, Luke Evans, Evangeline Lilly, Orlando Bloom ve ejderha Smaug’a sesiyle hayat veren Benedict Cumberbatch bu filmin yeni yüzleri.
Man of Steel – Çelik Adam
2000’lerde hem edebiyatın hem de sinemanın anlatım dilinde belli başlı değişimler gerçekleşti. Bu da özellikle sinema endüstrisinde kendisini gösterdi. Dünyada sadece emperyalist amaçlarla savaşan, buna rağmen askerlerini “kahraman” olarak nitelendiren Amerika’nın sineması bile, tabii ki bazı açılardan bu alışkanlıklarını dayatmakla birlikte, topluma moral verme ve belli başlı amaçları empoze etme amaçlı üretilen kahramanlarını daha “insani” boyutlarıyla ele almaya karar verdi. Tabii ki bunda tıkanan sinema sektörünün de payı var fakat bir uzaylıyı! bile duygularıyla, zaaflarıyla izler olduk artık.
“Man of Steel” Superman’in dünyaya gelişiyle öyküsünü açıp, onun zorlu ergenlik dönemlerine dahi giriyor. Clark, normalden farklı biri olduğunu iyi niyetlerle bile gösterse insanlardan kötü tepkiler alıyor. Bir hilkat garibesiymiş gibi arkadaşları onu dışlıyor. Bu yüzden insanlara yardım etmekten vazgeçmese bile kimliğini gizleyerek yapıyor bunu. Onlardan biri olmamasına rağmen onlara yardım ederek kendisini zor duruma sokuyor. “Çelik Adam” olarak ortaya çıkmamasındaki temel etken de bu. Kimliğini açıkladığı zaman kolay kabullenilmeyeceğini düşünüyor ve öyle de oluyor. İnsanlar farklı olanı hemen “kontrol edilmesi gereken” olarak yaftalıyorlar. Fakat daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarını görünce mecburen Clark’ın yardımını kabul ediyorlar.
Aslında Clark’ın gezegenindeki bir takım kötücül güçlerin Dünyaya saldırması durumu söz konusu. Fakat bu konu biraz arka fonda kalıyor. Temel olarak Clark’ın dünyevi hayata uyum çabalarını, kimlik bunalımlarını seyrediyoruz. Bu da “Superman”e yeni bir bakış açısı getirildiği anlamına geliyor. Bryan Singer’ın 2000’lerde yaptığı ve neredeyse hiç etki yaratmayan “Superman Returns”a göre daha sükse yapan bir iş var karşımızda. Zack Snyder’in şahsımca popülerlik çukuruna düşmüş kariyerinin en iyi filmlerinden biri. Modern bir çizgi roman uyarlaması “Man of Steel”. Vasatın üstünde seyrettiği kesin ama “biz bu hikayeyi izlemiştik” hissiyatı yaratması olasılığı, öncüllerinden ve hikayedeki Christopher Nolan ve David S. Goyer imzalarından dolayı, küçük bir ihtimal de olsa var.
Filmin belli başlı rollerinde Henry Cavill, Amy Adams, Michael Shannon, Kevin Costner, Diane Lane, Ayelet Zurer, Laurence Fishburne ve Russell Crowe var.
